yıl 2008. babamın ıslarları üzerine ve birazda evde geçirilen 9 aydan sıkılmışlıktan öylesine, bi bankanın sınavına başvurdum. başvuru için para yatırmaya gittiğim gün kalabalığı görünce bu bankada çalışamayacağımı anladım. sınav gününü babam hatırlattı, öylesine kalkttım gittim, öylesine ya sınavı kazandım, üstüne bide görüşmede bir an için sinirlenip sesimi yükselttiğim bi mülakat sonucu işe alındım. pc başında eğitime çağrı yazısını gördüğüm gün ramazandı, iftara az kalmıştı. sevinsem mi bilemedim ama bu işe en çok büyükbabam sevindi. o zamanlar hastaydı ve ameliyat olacaktı. bende ona bu durum çok büyük moral oldu diye ses çıkarmadım. bayram ertesi tüm akrabalarla vedalaşıp düştüm 8 saatlik istanbul yollarına.
eğitim yerine bi gün önce gittim. resepsiyonda bekleyen güvenlik görevlisine eğitim için geldiğimi söyleyince önüme bi kağıt koydu, imzalamamı söyledi. o kağıtta işten 6 yıl içinde ayrılırsam 10 bin tl ödeyeceğim yazıyordu. bir an durdum, bu ne şimdi dedim, imzalamasam nolur, imzalamazsan başlayamazsın dedi resepsiyondaki güvenlik görevlisi. ama dedim neden daha önce bahsedilmedi şimdi gidiyim mi yani? büyükbabamın sevinci, giderken arkamdaki yaşlı gözler ve minik kuzenimden zorla ayrılışım boğazımda düğüm oldu, gidemedim, gidemezdim de çünkü geri dönüş otobüsüne bile yetişemezdim o saatte, imzaladım.
ertesi gün insan kaynakları yetkilileri geldi, ama bu taahhütname hakkında kimse bişey demedi. yeni işin heyecanını taşıyan kimse de, ben de bişey demedim. adeta bi sır taşıyodu herkes ve birbirinin bildiğini bildiği halde birbirinden saklıyodu.
hiç sevemediğim bu işe 15 ay emek verdim, bazen akşam 10 da eve geldim, bazen hasta oldum yine gittim, bazen haftasonları çağırdılar, bazen fazladan biçok iş yaptırdılar. son güne kadar en iyi şekilde yerine getirdim tüm sorumluluklarımı.
sonra gitmem gerekti, gittim.
ayrıldıktan 1 ay sonra bi kağıt geldi, tam 10bin borçluymuşum onlara, sonra bir mahkemeye çağrı bildirisi.
çok değil birkaç gün sonra davam var, biliyorum 10 bini alamayacaklar, çünkü bi zamanlar kapılara gelen tencere tava satıcılarının yaptıkları gibi hukuksuz yapılan ya da fedakarlıkları görmemezlikten gelmek etik olmayan.
arkadaşımın lehine sonuçlanmış bir dava var, içimin rahat olması gerek ama yinede içim daralıyo, sıkılıyo, hiçbirşey yapmak istemiyorum,
huzursuzum birisi dese "huzur yerde" eğilip alamayacak kadar mecalsiz..........