20 Aralık 2011 Salı

öylesine...

doğum yapalı 3 buçuk ay oldu ama hala normal hayata tam dönemedim. oğlum çok mızmız, sürekli kucak istiyor, oyuncaklarıyla oynarken bile ben yanında olmalıyım. gündüz uykuları çok kısa gece 1 den önce derin uykuya geçmiyor, hala da sık sık uyanıyo, doğal olarak hiç bişey yapacak halim kalmıyo. umudum 4. aydan sonra gaz sancılarının bitmesi, böylece daha düzene gireceğiz, inanıyorum.
geçen hafta cuma bende bebişte hastalandık, bikaç gün parka çıkmıştık hemen kuzucuğun burnu tıkandı, sesi kısıldı; bugün biraz daha iyi ama şimdide ağzında pamukçuk çıktı, böyle durumlarda kendimi çok kötü hissediyorum, sanki bişeyi eksik yapıyorumda bunlar oluyomuş gibi.
tamda nefes almaya ihtiyacım varken miniği kayınvalideme bırakıp 1 saatliğine işlerimi halletmek için dışarı çıktım.dönüşte yol üstünde LCW'dan bunları aldım.
alışveriş terapi gibi bişey. aslında hep söz veriyorum kendime LCW'dan bişey almamak için ama yol üzeri olduğundan hep yollarımız kesişiyo.
iyice daralmışken bu alışveriş iyi geldi.şimdi heyecanla mango online alışverişimi ve markafoniden aldığım çantamı bekliyorum.
bloğuma bişey yazmak iyi geldi, bunu daha sık yapmalıyım.

1 Aralık 2011 Perşembe

3.ay...


nasıl senden bahsetmeyeyim kuzucuğum, herşeyim sen oldun.
tam 3 aylık oldun; sabahları geç kalkamadığım,geceleri en fazla 3 saat kesintisiz uyuyunca sevindiğim, gündüzleri yarım saatten fazla uyuduğunda 5 dakika arayla nefesini dinlediğim, yemekleri hobi gibi arada yaptığım, 1 saat boş vakit bulsam ne yapacağımı şaşırdığım bi 3 ay geçti.
sen büyüdün; artık daha çok gülüyorsun bana, sadece ben ve baban öpünce kızmıyosun, gündüzleri çok uyumuyosun belki bu yüzden çok mızmızsın hep uyduruktan ağlıyosun canın ağlamak bile istemiyo, ellerini yemeyi çok seviyosun, gece elini şapır şapır emme sesine uyanıyorum, o bayıldığım ağzını bi sağa bi sola açıp beni güldürdüğün meme arayışlarını artık yapmıyosun.
büyüdün bebeğim, ağırlığın 7400gr, boyun 63cm.
ve bir sevgi ki seninle birlikte büyüyen tarifi imkansız.

23 Kasım 2011 Çarşamba


iki gündür huysuzluğu tavan yapmış minnak oğlumu dün gece ayakta, beşikte, elimizde sallayıp uyutamayıp ağlamaları son sese yükseldiği bi anda emziğini ağzına vermek için koluma yatırdığımda kollarımda uyuyakalması beni çoook mutlu etti.
kayıtlara geçsin...
teşekkürler oğlum beni onure ettin:)

19 Kasım 2011 Cumartesi

geçmiş....


tam 1 ay olmuş yazmayalı, bebişte 1 ay büyümüş, annesinin memleketine gitmiş 1 ay önce, orada tanışmış annesinin sevdikleriyle, kucaklardan inmemiş, 2 aylık kontrolüne gitmiş annesinin çocukken gittiği doktora, 6800 kiloya ulaşarak doktorun ilgisini çekmiş, bacağından aşıları yapılırken çok ağlamış ama kolundan verem aşısı yapılırken ağlamayarak hemşireleri şaşırtmış, annannesi onu kollarını kundak şeklinde sararak ve ayakta sallayarak uyumaya alıştırmış böylece gündüz uyku süreleri uzamış anneside biraz rahatlamış, sonra bi akşam oturması dönüşü dayısı eve kadar üşümesin diye koşarak kucağında taşımış teyzeside önden koşarak kapıyı açmış, istanbula dönüş otobüsünde çok ağlamış ne yapacağını şaşıran annesiyle babası onu otobüsün koridorunda battaniyesine koyup ayakta sallayarak uyutmuş, evine geldikten 4 gün sonra ateşlenmiş bu onun ilk ateşinin çıkmasıymış, bide üzerine kusunca annesi ağlamış, babasıda onları hemen doktora götürmüş, calpol şurup onu iyileştirmiş, şimdi iyiymiş.
işte yazmayalı hergün annesi ona bunları anlatırmış, minik prenste "aaağğğvv" diye karşılık verirmiş.


18 Ekim 2011 Salı


o kadar tatlı bi bebek oldun ki minik kuş, geceleri uyanıp gözlerini kocaman açıp bakınca önümüzdeki 2 saat uyumayacağımı bilsemde gülüyorum sana, sonra öpüyorum tombiş yanaklarını.
hiç uyumuyosun meleğim, gündüzleri dakikalık uykuların, geceleri 2 saatte bir uyanıyosun. bugün seni uyutup biraz uyuyup dinlenmekti niyetim. ama olmadı sen uyudun ben tam koydum kafamı yastığa uyandın, bu döngü böyle bilmem kaç kere devam ettiği için sonunda " sen uyu oğlum, söz ben uyumuycam" dedim.
şimdi sen uyuyosun yaklaşık 1 saattir, ben sözümü tutuyorum:)

7 Ekim 2011 Cuma

bebek bekleyenler bilir, en eğlenceli kısım hazırlıklar kısmı. odasını hazırlamak, kıyafet almak, alınacaklar listesi yapmak herbiri ayrı zevkli. tabi hatalarda kaçınılmaz. mesela aynı aya ait bi çok kıyafet almışım, bi çoğunu bir kere giydirdim, bazılarını daha giyemedi bile.
ben bazı büyük hazırlıklar için 32. haftayı beklemiştim, izne ayrılınca bol bol gezip alırım diye. ama planlamadığım bişey oldu, 31. haftadan sonra erken doğum tehditinden hep dinlenmem gerekti. bu dönemde kardeşim bana yardıma geldi. evden çıkamadığımız için kardeşim sıkıntıdan keçelere merak sardı. bu kapı süsünü rüzgar bebekte görmüştüm, eminönünden alınmış. benim gitme fırsatım olmadığı için kardeşimle oğluma uyarladık. kardeşim bebişin odası için başka şeylerde yaptı, fikir olması açısından onlarıda vakit buldukça paylaşacağım. ama önce biraz uyumaya vakit bulmam lazım:)

3 Ekim 2011 Pazartesi

1. ay...


nasılda çabuk büyüyosun kuzucuk. 1 aylık oldun bile. cumartesi günü aylık kontrolüne gittik, 1 ayda 1.800 kilo almışsın, anne sütüne bağlı sarılığın devam ediyo, kalça ultrasonun yolunda. doktor seni çok ehli keyif buldu:) doktorun tespiti doğru, çok ehli keyifsin meleğim.
"eee piş piş piş benim tatlı meleğim" ninnini dinlemeden uyumuyosun, seni emzirirken elimi bazen bacağına koyuyorum "ııhhhm" deyip itiyosun, kucağımda uyumaya bayılıyosun, yatağına koyduğum an gözlerini açıyosun, sonra tekrar baştan "eee piş piş piş benim tatlı bebeğim"....
büyükler çok yadırgasa da hiç rahatsız değilim senin bi kucak kuşu olmandan.
emerken sütü boğazına kaçırma problemin devam ediyo, ama artık sende bende alıştık, sen emerken ben nefesini dinliyorum, bi durgunlukta hemen kafanı kaldırıyorum, hemen düzgün nefes almaya devam ediyosun.doktor 3. ayına kadar düzene girer dedi.
doktordan sonra biraz gezdik. alışveriş merkezine gittik, hep sana kıyafet baktık, ilk dışarı gezini yapınca ertesi günde yakın diye pierre lotiye gittik. havada çok güzeldi. seninle hayat daha da güzelleşti.

17 Eylül 2011 Cumartesi

hoşgeldin oğlum...


seni anlatacak bi kelime yok bebeğim. doğduğun geceden beri hiç bişey aynı değil. duygularım, düşüncelerim, hislerim, en önemlisi kendim.
30 ağustos 00:29'da geldiğinden beri dünyamıza, tam 18 gün geçti. başı kolay sonu zor bi süreçti bizimkisi. ama atlatıp sana kavuştuğumda bebeğim ağlarken benim yanıma koyduklarında susman herşeye değerdi. "biz oğlumla çok acı çektik" demişim anestezide ayılırken. çünkü 37 hafta boyunca biz yaşadık herşeyi meleğim, yediklerim, içtiklerim, üzüntülerim, sevinçlerim, uyumam, uyanmam bi bütündük seninle. tek başına bi birey olmanın 18. günü oğlum. ben hala seni izlemeye doyamıyorum, her dakikamız birlikte geçiyor, uykuda bile rüyamdasın.
sen 4 günlükken sarılıktan 1 gün hastanede kaldık, herşeyinle ben ilgilendim meleğim, inan hiç ağrımadı ne belim ne yeni sezeryan olmama rağmen hiçbiyerim.
bazen bana çok masum bakıyosun diye ağlıyorum, bazen emerken boğazına süt kaçınca ağlarken tekrar meme arayışındaki saflığa ağlıyorum, bazen erken geldiğin için vakitsizlikten sana alamadıklarlarımız için ağlıyorum, dün gece uyumayınca emzik verdiğimde seni kandırdığımı düşünerek bile ağladım.
sen 2 haftalık olduğundan beri ikimiziz evde, akşamları babanla birlikte yapmaya çalışsakta bi çok şeyi, emerken acele edip sütü boğazına kaçırınca ne yapacağımı bilememekten bi karar almak zorunda kaldım. hayalim 3 kişilik ailemizde seni babanla her anını doya doya yaşayarak büyütmekti, haftaya 1 ay kadar anneanne ne gideceğiz, babandan bu kadar uzun süre ayrı kalmak beni çok üzsede senin rahatın için her zorluğa katlanırım kuzucummm...

12 Ağustos 2011 Cuma

telafi...


önceden hamile olunca kadınların sadece göbekleri şişer sanırdım, gündelik hayatsa kaldığı yerden devam, herşey eskisi gibi.
benim midem az bulandı önceleri, sonra bel ağrılarım artınca, önce haftasonu gezmelerini bıraktım sonra şehirlerarası yolculukta bişey olur diye üzülerek bu yıl ailemin yanına gitmeme kararı aldım. bloglarda forumlarda görünce tatile giden, her işini kendi yapan, 37. haftaya kadar çalışan hamileleri yaa dedim ben abartıyorum galiba, zaten herkes söyler ne kadar pimpirikli olduğumu, hadi bakalım şikayet yok.
işte tam da bu zamanda 3 gün sürdü karnımdaki sertleşmelerin önemli bişey olmadığını düşünmem, öylesine gidilen bi acil ziyaretinde kendimi hastane yatış işlemleri için doğumhanede buldum.
5 gün hastanede kaldık erken doğum tehditi teşhisinden. hastaneden oğluşumu karnımda biraz daha beklemeye ikna ederek ama bi normal doğum fobisi edinerek çıktık.
nerdeyse 1 ay olacak zor günler geride kalalı, bu süreçte biraz doktor istirahat verdiği için biraz da hiç beklemediğim bi zamanda yaşadığım olumsuzluklardan hiç bişey yapmak istemedim için, ne bloğuma bişey yazmak ne bloglara bakmak geldi içimden, hatta internete bile girmedim.

oğlum bugün 34 hafta 5 günlük. çarşamba doktor ziyaretimiz var, şimdi bizi en heyecanlandıran şey kilosu ve boyu. bide ultrasonda tombiş yanaklarını görmek.

lütfen zamanında getirsin seni leylekler meleğimmm...

26 Haziran 2011 Pazar

beklerken...

bebek beklemenin en güzel yanıda yapılan hazırlıklar. gerek çeyiz gerek düğün hazırlıkları konusunda hiçbir heyecan yaşamayan ben bebişimin herşeyi için ayrı bir heyecan yaşıyorum. ona aldığım herşeyi ayrı ayrı seviyorum, giyeceği günleri sabırsızlıkla bekliyorum.


en zevkli kısmı da alacaklar listesi yapmak. sıcaklar iyice bastırmadan herşeyi halletmek istesemde uzun süre ayakta kalmak şu ara belime iyi gelmiyo, bide haftasonu heryer çok kalabalık. yavaş yavaş halletcez bakalım.

28. haftaya girdiğimiz şu sıralar idrar yolu enfeksiyonu her ne kadar canımı sıksa da miniğimin haraketlerini daha sert hissetmek mutluluk verici:)

18 Haziran 2011 Cumartesi

geçmiş....


şöyle baktım da pembe ajandamın sayfalarına ne kadar boş bırakmışım, ne kadar çok unutulmaya mahkum etmişim yaşadıklarımı. oysa ki "şu geldi, bu gitti, şunu yap, bunu yapma, şunu aldım, şunu almalıyım" ne çok şey yazardım, kardeşimin "abla sen alzheimer mısın?" laflarına aldırmadan:).
bi mutsuzluk var son zamanlarda, bi tahammülsüzlük. kötü gitmesede bişeyler kötüye çevirme eğilimleri. değişen hormonlar belki. ama güzel şeylerde var. bugün oturdum ajandamın boş sayfalarına geçirdiğim haftalarda ki hatırladığım güzel şeyleri yazdım.

annem geldi. o arada işten bir hafta izin aldım, vaktimizin çoğu evde temizlikle geçti, daha doğrusu o yaptı ben izledim, bihter gibiydim:), çok azda olsa çıkıp gezdik. beraber aşk tesadüfleri severi izledik, annem çok ağladı, annem giderkende ben çok ağladım.

bebişimin 25+6. gününde doktor kontrolüne gittik. kocaman olmuş, 1 kilo ya yaklaşmış. doktor bize 4 boyutluda yüzünü gösterdi, çok güzeldi.

canon eos 1000d aldık, meleğimiz doğduğunda daha güzel fotoğrafları olsun diye. şimdi özelliklerini öğrenmemiz lazım, neler yapabileceğimizi.

dün akşam ikea ya gittik. bebeğimizin odası çok küçük olduğu için mobilyalarını ordan almaya karar vermiştik. dolap ve beşiği aldık. şimdi tüm heyecanımız onun odasını hazırlamak, tüm ayrıntılarıyla.

şimdilerde istediğim tek şey biran önce 32. haftanın gelmesi ve upuzun bi tatilin benim için başlaması. bebeğime, sevdilerime, kendime ve pembe ajandama daha çok vakit ayırmak..

15 Mayıs 2011 Pazar

gül börek:)


2011 yılında yapılacaklar listemde her hafta yeni bir tarif denemekte vardı. ama maalesef bu şıkkı tembellikten hep es geçiyorum. bugün tüm günümü evde geçirdiğim için hazır ıspanakta varken ne zamandır denemek istediğim ıspanaklı gül böreğini denedim. bu ara enerjim çok çabuk tükenip belim ağrıdığıdan bugünkü enerjimi 2 ye bölmüştüm, ev işleri ve börek. bu böreği sandığımın aksine çok kolay yaptım ve çoook lezzetli oldu.
tarifine gelince;

1 soğanı yağda kavurup içine 1 yumurtayı kırıp pişirdim sonra ince ince doğradığım ıspanakları kattım. tuz, kırmızı biber ve çok az kimyon ekledikten sonra suyunu çekene kadar 10 dakika kadar pişirdim.

yufkaları 4 e bölüp üzerine 1 su bardağı süt, 1 su bardağı sıvı yağ, 1 kaşık yoğurt ve yumurta beyazını karıştırdığım harçttan sürdüm. ıspanaklı iç malzemeyi de ekleyip rulo şeklinde sarıp gül şeklini verdim. üzerine yumurta sarısı sürüp birazda susam serptikten sonra 200 derecede 35 dakika pişirdim.

işte bu kadar basit...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

???


hamilelik insanın hayatını bir anda nasılda değiştirebilen bi olaymış, şaşırıyorum.

bi anda vazgeçilebilirmiş; kola-cips ikilisinden, ağıza bile sürülmezmiş kahve, uzak durulabilirmiş patates kızartması- hamburger-mayonezden.
sadece yüzüstü yatılmadığı da öğrenilirmiş hatta uyarılırmış koca "beni sola yada sırt üstü yatarken görürsen sağa çevir, bebek için daha iyiymiş" diye.
sonra paranoyak bünyeye biraz daha eklenmesiymiş paranoyaların. şunu yedim yanlış mı yaptım; yerimden şöyle kalktım hata mı ettim, böyle düşündüm bebeğimimi üzdüm, beyinde durmadan dolaşan sorularmış.
çok yürüyüp yorulursam bebeğimde yorulur mu diye düşünüp evde geçirilen vakitlerin ve eve bağlılığın artmasıymış.
bi de tekrar hayal kurmaya başlamakmış, tam da hayal kurmanın nasıl bişey olduğunu unutmaya başlamışken...

2 Mayıs 2011 Pazartesi

20+1. hafta...


keşke daha sık yazabilecek enerjim olsa. geri dönüp bakınca herşey daha net görülür o zaman, daha kalıcı.
arada rastlayınca onlarca boş ajandamın içinde yazılmış bikaç nota ne kadar da mutlu oluyorum, nasıl da hissediyorum o anları.
yazıyım ki, bebeğimde mutlu olsun okuyunca, kim bilir belki hisseder.
meleğim içimde büyüyor, galiba ben yorulunca oda yoruluyor, hareketlerini daha az hissettiriyor, ama akşama kadar evde geçirdiğim bi günde kanat çırpışlarını o kadar çok hissediyorum ki, her hareketinde heyecandan kalp atışlarım hızlanıyor.
geçen hafta çarşamba doktor kontrolüne gittik. minik melek elini kafasına koymuş bi güzel uyuyodu, doktor uyandırmak için dürtse de uyanmadı,çok şükür herşey yolunda, gelişimi testleri çok iyi.
sonuda güzel olsun, mutlu biten film gibi:)

8 Nisan 2011 Cuma

bir melek çaldı kapımızı...


bloğumu çook uzun zamandır ihmal ettim. ama bunun önemli bi nedeni var; çok değil bundan 16 hafta önce bir melek çaldı kapımızı.
çift çizgiyle gösterince kendini önce çok ağladım, üzüntüden değil, Allah beklemediğim bi anda bi mucize yarattığı ve o mucizeye bizi tanık ettiği, bebeğimin anne baba olarak bizi seçtiği için.
sonrasında sıkıntılı geçen 2 ay. bulantılar, iştahsızlık, bitmek tükenmek bilmeyen uyku, yorgunluk, stresli bir iş, korkular...
çok iyiyim şimdi. yemek yapmaya başladım, iştahım açıldı,meleğimi gördüm, onu hissetmeye başladım.
o şimdi 16.haftasını bitirdi ve minik bir adam.

6 Ocak 2011 Perşembe

ne zaman geldin 2011???


nesobaby'den gördüm, bende yapmak istedim.

2010'da
çok mutlu oldum
kapıma mahkeme çağrıları bırakıldı:) okuyunca hep sol kolum uyuştu sandım...
işten çıktım, işe girdim.
çok tembellik ettim, az kitap okudum.
umutsuzluğu kapıldım.
hayal kurdum.
yeni yerler gördüm.
istanbul'a tekrar aşık oldum.
bazen ağladım.
bazen ufacık şeylere saatlerce güldüm.
istedim, olmadı, kabullendim.
şeker hamurundan kurabiye yapmayı denedim.
betülümü dost kılığında kardeş olarak bana verdiği için Allah'a şükrettim.
ailemi çok özledim.
çok sıkıldığım zamanlarda bi bebek kokusundaki masumiyetin huzurunu keşfettim.
büyüdüğümü artık kabullendiğimi farkettim.