24 Ağustos 2010 Salı

gül kendine...


kendimle bolca kavga ettiğim günler yaşıyorum son günlerde. üzerimde bi tembellik, bi miskinlik. akşama kadar ya kotukta ya yatakta vakit geçiriyorum. öyle boşboş oturuyorum, yatıyorum sadece. şöyle bi taraftan bi tarafa dönerken burnum düşse almıycam:) o kadar. bugün bu performansımın zirvesinde bi gün yaşadım. doktora gitmem gerekti ama gitmedim, korktum.

çünkü olmayan hastalıkları var sanmada üstüme yok, hele bide tahlil isteseler, sonuç çıkana kadar yaşadığım stres. oysa söz vermiştim kendime bundan 2 yıl önce. hayal gücüme değil sadece gerçeklere konsantre olacaktım. nasıl mı başlamıştı??

stresli bi dönemde bigün aynada yüzümde olmayan bi beyazlama görmüş, doktora gitmiştim, doktor elinde çocukken sakız kutularından çıkan merceklere benzeyen bir büyüteçle bakıp hiç hatırlamak istemediğim bi teşhis koymuştu. sonrasında farklı 2 doktor donanımlı aletleriyle bakıp böyle bi hastalığımın olmadığına beni inandıramışlardı keza ailem ve arkadaşlarımda dahil hiçkimse. sadece benim ve büyüteç doktorun gördüğü bu hayali hastalıkla 3 ay mücadelelerde bulunmuştum:)) (o dönem yaptıklarıma hala gülerim) gerçeği yakaladığım bigün aynaya baktığımda aslında öyle bişeyin olmadığını farkettim. belkide o dönem kullandığım ağda veya sivilce kreminin yan etkisiydi, hiç bilemedim.

nerden geldim bu konuya şimdi:) aslında söylemek isteğim şey mor ve ötesinin gül kendine şarkısını hiç dinlediniz mi? işte böyle zamanlarda sıcak çikolata içmişim etkisi yapıyor bende. şiddetle tavsiye ederim.

gül kendine
Biter mi sandın tüm dertlerin
Hemen ödenmez büyük borçlar
Hayata tersten baktığında
Bitip tükenmek çok kolay

Aslında bütün resim güzeldir
Sadece hatırlaman gerek

Gül kendine
Bak ne kadar güzelsin
Gül kendine
Dünya kadar güzelsin
Aslında dünya sensin
Her şey açık, her şey kolay

Zor zamanlar geldiğinde
Hep kaybedersin gerçeği
Sana imkansız görünse de
Bütün çözümler ellerinde

Aslında bütün resim güzeldir
Kendini hatırlaman gerek

Biter mi sandın dertlerin
Yenilmesen hiç büyümezdin

18 Ağustos 2010 Çarşamba

şimdi reklamlar...

bana göre; blogların bilinçaltı reklamcılığındaki yeri yadsınamaz, blog okuyucuları üzerinde. zaten bunu farkeden pr cılarında bu konudaki çalışmalarını zaman zaman görüyoruz.
bugün bi alışveriş merkezinde kocamı beklerken yarım saat gibi kısa bi sürede aldıklarımı görünce bu durumla karşılaştım.

işte acı gerçekler:)


dikiş bloglarında görüp bu dönem gitmek istediğim dikiş kursuna ve dikiş macerama hazırlık olsun diye aldığım burda dergisi.
seyhanın bloğunda görüp merak ettiğim başörtüsü içinde aşk kitabı.
şu sıralar makyaj bloglarında bolca görülen flormar pretty compact.
yine bi blogda gördüğüm yüz temizleme jelini alacakken satıcının beni bunları almaya ikna ettiği olay yüz temizleme jeli ve tonik.
hahh! kupamı hiç bi blogdan görmedim, kimbilir belki bunda da ben ilham veririm:))

12 Ağustos 2010 Perşembe

tatil notları....



bol koşuşturmalı ve hareketli bi tatil geçirdim.

tatilimizin ilk bölümünü:) ağva da geçirdik; deniz, doğa, nehir çok güzel derken 3. gün çok kötü hasta olmam sonucu istanbula döndük. eve zor attık kendimizi. memleketime ailemin yanına gitmeyi de bir gün erteledik.

ağva çok güzeldi, tahmin ettiğim gibi bi çok şeyi unutmuşum, yakında bulunan marketler bu konuda bana çok yardımcı oldu:)

ikinci bölümde:) memleketimde ailemin yanındaydık. nerdeyse hergün piknik yaptık, kitap okudum, akraba ziyaretleri ve bitmek tükenmek bilmeyen aile muhabbetleri... sanırım asıl tatil bu.

7 ağustosta arkadaşımın düğünü için ankaraya gittik, bir gün kaldık, inanılmaz sıcaktı. akşam dönüşte babam arabayı bi yerde durdurdu. karanlıkta yıldızlar o kadar çok ve parlaktı ki tatilin en güzel görseli buydu. manzara büyüleyiciydi. kanımca bu manzarayı tekrar görmek için uzun zaman bekliyeceğim.

tekrar memlekete döndüğümüzde annem, halam, babannem, ben, kardeşim ramazan için mantı, sarma hazırladık, babannemde bisürü bazlama yaptı, sahur için. koskocaman bi bavulda bisürü yiyecekle döndük eve.

8 saatlik yolu biraz uyuyarak biraz müzik dinleyerek geçirdim. gripinin 5 şarkısını üstüste yirmi defa dinlemişimdir. 3 ve 4 ten sonra 5 te harika olmuş, 6 yı şimdiden merak ettim.

haa bide bi akşam piknikte kocamla tepeden küçük şehrimi izlerken "memleketim biçok konuda geri kalmış olabilir ama insanlık bakımından çok ileri" dedim:)

off anne bu gece evde sen varmışsın gibi hissettim, sahuru sen hazırlayıp beni uyandıracaksın gibi:( ailemi şimdiden çoooooook özledim:(

11 Ağustos 2010 Çarşamba

yılın en sevdiğim ayı....


tatilden dün akşam döndüm:( istanbul beni trafik, bunaltıcı sıcak, kesik elektrik ve dağınık bi evle karşıladı. enerjimi toplayınca tatilimi anlatacağım, ama şuanda sıcak hava ve ilk oruç tüm enerjimi tüketti.

yılın en sevdiğim ayı başladı, çok huzurluyum. her ne kadar hava çok sıcak da olsa buram buram huzur kokuyo.

ayrıca bu ramazan sahur ve iftar hazırlıklarını benim yaptığım ilk ramazan. o yüzden çok özel. umarım kocamı sahurlarda, misafirleri iftarlarda aç bırakmam:)

ramazanı çok seviyorum, sahurda nefessiz kalana kadar içilen suları, oruç açılırken ki anı, kalabalık sofraları, yemeklerin daha bi güzel oluşunu, tv deki ramazan programlarını...
keşke ailemle aynı şehirde yaşasaydık da kalabalık iftar sofralarının keyfini çıkarsaydım.

herkese bol huzurlu ramazanlar:)))