2 Ekim 2010 Cumartesi

istanbul aşkı...ağa kapısı ve lale çay bahçesi


uzun zamandır eşimin hastalığı dolayısıyla haftasonları dışarı çıkamamıştık. nerdeyse bir aydır biçok güneşli günü evde geçirdik. şükür ki iyileşti de bugün istanbulda unutulmaz bi gün geçirdik.

ilk süleymaniye'ye gittik. hep merak ettiğim bişeyi yaptık; kuru fasülye pilav yedik. şimdi bildiğin kuru fasülye pilav işte neyi merak ettin derseniz ben tarihi falan deyince daha aromalı, tadı yoğun bişey bekliyodum ama annemin yaptığının aynısı çıktı:)

sonra lale çay bahçesine gittik. lale çay bahçesini çok sevirim. çok huzurlu gelir. çayımızı orada içtik, muhabbet ettik.

oradan son zamanlarda çokça duyduğum ağa kapısına gittik, zaten çok yakın. Allah'ım o nasıl manzara öyle, resmen büyülendim. İstanbula yeniden yeniden aşık oldum. uzun süre oturduk. manzara çok güzel ve kilit bi noktada,heryere hakim. kız kulesi, üsküdar, topkapı, eminönü, galata kulesi, köprü inanılmazzz.
istanbulu izlerken eminönünün keşmekeşi, trafik, boğazda vapurların gürültüsü, insanların koşuşturması, o kadar uzak ve herşey o kadar sessizdi ki hiç kalkmak istemedik.

oradan ayrıldığımızda eminönüne gitmek isterken yolları şaşırıp unkapanına çıkınca bari haliçten yürüyerek eve dönelim dedik. haliçte sahile vurmuş denizanaları vardı, çok ilginçlerdi, şişmişler, jole gibi.
eve çok yorulmuş döndük.
bugünüm harika geçti, tek kötü yanı fotoğraf makinamın hafıza kartı çalışmadı, o yüzden fotoğraf çekemedim.

bugün içim tuhaf bi huzurla doldu; umarım devamı güzel gelir....

4 yorum:

  1. fotoğrafı gördüğüm an çok duygulandım.süleymaniye benim hayatımda çok ayrı bir yerde.tarih bölümünde okudum ve süleymaniye benim ilk mimari ödevimdi.istanbul teknik yanında olması, mimar sinan yapısı olması,bir ödev için yoğun kaynak taraması gerektirdi.geçirdiğim her saat, araştırdığım her gün ayrı bir güzellik kattı.damıtılmamış bir gizemi var bu caminin.

    eşinizin hastalığı çok çok geçmiş olsun.hastalığın küçüğü büyüğü zor.geçmişler olsun.
    deniz anasından nefret ederim.türkiyede ise ticareti yapılan bir canlı olduğundan heer türlüsü için çeşitli sahtekarlıkların rahatlıkla döneceği bir sektör.emin ol o kocaman jöle kıvamlı deniz anaları akşamına toplanıp itinayla alıcısına kakalanmıştır.

    nice güzel-keyifli günler-yazılar dilerim=)

    YanıtlaSil
  2. aaa ne kadar güzel. şimdi ne güzel tarihi hikayeler biliyosunuzdur siz. hep imrenmişimdir tarihçilere, oraları bana hikayeleriyle anlatacak birileriyle gezmeyi isterdim doğrusu:)
    çok teşekkür ederiz,hastalığı düzeldi çok şükür.
    deniz analarının bi sektörü olduğunu bilmiyordum, şaşırdım. ben çok korkarım, yapışır çıkmaz diye:) ne yapıyolar acaba??

    sizede mutlu günler:))

    YanıtlaSil
  3. deniz analarını yiyorlar=) japonlar denizden ne çıksa yerler.ama kozmatik sektöründede katkı maddesi olarak kulalnıyorlar.tabi her deniz anasını değil.küçük körpe olanını ve de biraz temiz sularda besleneneni.

    tarihi hikayeler güzeldir, fazlasıylada bilirim, am benim gibilerle tarihi mekanlarda gezmek beyin yorgunluğu olur.hem her cümleyi aklınızda tutmak için çabalar hemde her karenin tadını çıkarmaya uğraşırken 2 saatte 22 saat gezmiş kadar yorgun düşebilrisiniz=)

    bloğu çok sevdim.iyi yazılar=)

    YanıtlaSil
  4. aa çok şaşırdım şimdi, yemeleri ilginçmiş.

    bloğumu sevdiğin için çok sevindim:))

    YanıtlaSil